Güven Gürbüz Yazdı : YER YEMEZ BİLİNMEZ

Güven Gürbüz Yazdı :

YER YEMEZ BİLİNMEZ

Yemenin çoktur tabiri. Neresinden tutsan gel beri. Dağılır gider her biri.
Aç gözlülük tuzu, biberi. Kimin olacak ki haberi? Bulamayan bir kemik, bir deri.
Yeme dersen alır içine nereleri? Bilinen sadece kapı önleri. Bir de duysan daha neleri var geri.
Hayat çeker perdeleri. Arkada döndürürler oyunları. Kim sayacak rüyasında koyunları?
Yeme dediysek dünya mallları. Yaratan görüyor aciz kulları. Anlatalım dedikleri yemeleri.

Kimi tutmuş köşe başlarını. Tutamayan yolar saçını, başlarını. Kim dönderiyor kuyunun çıkrıklarını?
Tanır sahibi sütü veren ineğini. Çobana bırakır yaymasını. Kimselere kaptırmaz yağını, kaymağını.
Evir, çevir, hayat terazisini. Tutan bilir topuzunu. Oynatırsa ya omzunu. Sen düşün artık gerisini.
Dünya evinde yiyen yiyene. Bakan çok olmaz karnım aç diyene. Kulak verelim söylenen her sözüne.
Biraz oradan, biraz buradan. Hoca Nasrettinin sesi duyulur şuradan. Edemedik kulak kabartmadan.

Ciğeri Yiyen Kedi Yüz Akçelik Baltayı Yemez mi?

Nasreddin Hoca zaman zaman evine ciğer getirir.
Fakat ne tuhaftır ki akşam sofrada ciğer kebabının yerine başka yemeklerle karşılaşır.
Bir gün böyle, iki gün böyle derken Hoca dayanamaz ve hanımına sorar:
“Yahu hatun, getirdiğim ciğerlere ne oldu?” Hoca'nın hanımı hiçbir şey olmamışçasına;
“Aman Hocam, sorma her defasında ciğerin kokusunu alan tekir, ben mutfağa girmeden yiyip bitiriyor.” der.
Bu sözleri işiten Hoca birdenbire yerinden kalkar ve köşedeki baltayı kaptığı gibi koşmaya başlar,
bir süre sonra da hanımının yanına gelir: “Hoca baltayı nettin?” “Sakladım.” “Niçin?” “Kedi yemesin diye.”
Hoca’nın hanımı dayanamayıp itiraz eder. “Yahu Hocam, kedi baltayı yer mi?”
Hoca, hanımını şöyle bir süzdükten sonra cevabını verir:
“Yer hanım yer, üç beş akçelik ciğeri yiyen kedi, acaba yüz akçelik baltayı yemez mi?”der.

Korkuttular hepimizi. Nerede saklayalım azığımızı. Değiştirdiler yazımızı, kışımızı.
Üç beş kuruş kazancımızı. Her gün değiştiririz hesabımızı. Bir kenara bıraktık çarşımızı, pazarımızı.
Yiyenlerimiz, yiyemeyenlerimiz. Hangisi nerede bilemeyenlerimiz? Nerede kayboldu sesimiz? Çıkmıyor soluğumuz.
Yiyenlerin küfesi aşikarımız. Anla halimizi pişekarımız. Cebimizde üç beş kuruşumuz. Nede çok tırtıklayanımız?
Yedikten sonra afiyetimiz. İyi düşünür, iyi bulalım deriz. Velakin bulamayanı görmüyor hiç yiyenlerimiz.

Kimi en tepede dürbün lazım görmeye. Devam ediyor durmadan yemeye. Sıra bulamıyor gece, gündüz, doymaya.
Kimi devam ediyor perdesini çekmeye. Ne var bileni bilmeye? Devam ediyorlar baksana birbirini dürtmeye.
Garibim der, adam lazım arzuhalimizi yazmaya. Yokluk takmış pençesini kapıya. Hangi tencere nerede kaynaya?
Gurup, gurup, oldular kiminle nereye? Yarış ediyor biri diğerini geçmeye. Gül yüzlü sermaye. Doğurdukça büyüye.
Bir oradan, bir buradan, kim ne diye? Sahip çıkalım sahipsizleri sahiplenmeye. Herkesin karnı hep doya. Kaptırmaya.

27 temmuz 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara