Güven Gürbüz Yazdı : İyidir baştan sonrası hüsran
- Ayrıntılar
- Cuma, 08 Kasım 2024 10:44 tarihinde yayınlandı.
- Sebinmedya tarafından yazıldı.
Güven Gürbüz Yazdı :
İYİDİR BAŞTAN SONRASI HÜSRAN
Bir yol hikayesidir bizdeki yaşam. Her geçtiğin yerde bulunmaz kelam. Alamazsın uzaktaysan bir kuru selam.
Dostlarımı dersin, düşünüp şöyle bir hatırlasam. Vefalısını, vefasızını, boncuk gibi peşpeşe sıraya dizsem.
Onları rengarenk renklerle renklendirsem. Bilmem hangisine methiyeler dizsem? Hangisini gül dalına kondursam?
Gönlüme uzanıp bir sorsam. O sorsa ben söylesem. Ne elemden iz kalır, ne de kederden. Gözlerimi bir yumsam.
Yatsam, uyusam, uyanıp kalksam. Hayaller kursam. Ezeyip, bezesem. Değiştiremem. Cihanı alemde öyle bir yaşam.
Katlanmaktır hayat, eğilene, bükülene. Ağaç gibidir kök salar bak bir sökülene. Yeni fidanlar dikilir yerine.
Uzanabilmektir sevginin en uzakta kalanına. Kulak vermektir yanındaki yakınına. İyi niyet her zamanda buluna.
İkram değildir ikramı değerli kılan. İkramda ne aradığına bakmaktır altında yatan. Ne çıkar dersin sonradan?
Halimi sorma diyor benden, hepsi senden. Bir bak etrafına halin, halinden niye perişan? Ders çıkar yaptığından.
Zengini fakire değişen. Fakiri, fukarayı, vardır küçümseyen. Anlaşılır ahvali halinden. Bellidir duruşundan.
Bu Adam Dediğini Yapar
Nasreddin Hoca bir gün cami çıkışında cemaatten birisiyle tanışır.
Birbirlerine hâl hatır sorarlar,sohbeti ilerletirler. Hoca, adamın hoşuna gider.
Adam; “Hocam, sen çok hoşuma gittin; bugün akşam bizim fakirhaneye buyur da beraber
tuz ile ekmek yiyelim.” der. Nasreddin Hoca akşama doğru yemek vakti gelince adamın evine varır
ve sohbeti koyulaştırırlar. Derken sofra kurulur, ortaya da güzel bir sini konulur.
Sininin üzerinde ise tuz ve ekmekten başka hiçbir şey yoktur.Hoca, yemeklerin gelmediğini zannederek
sohbeti sürdürünce ev sahibi Hoca’yı sofraya davet eder:“Hocam, soframıza buyurun.
” Tam sofraya oturdukları sırada kapıya bir dilenci gelip ev sahibinden ekmek istemez mi?
Ev sahibi her ne kadar,”Hadi hadi, Allah versin” deyip uzaklaştırmak isterse de dilenci bir türlü gitmez.
Bu duruma kızan ev sahibi, pencereden kafasını çıkararak dilenciye bağırmaya başlar.
“Defol git, bak, şimdi gelirsem, kafanı kırarım!. .” Bu sırada tuzu ekmeğe katık etmekte olan
Nasreddin Hoca yerinden kalkıp dilencinin yanına gider ve ona; “Aman arkadaş, çabuk buradan kaç;
vallahi bak bu adam dediğini yapar, kafanı filan kırar, maazallah” der.
Gördük sonradan arama kim nereden? Anlamaz halden görmeden bilmeyen. İpi tutan elden. Düğümü çözen dilden.
Bir bilene sorulur merakından bilmeyen. Çok konuşunca bulamazsın dinleyen. Anlaşılır her birinin halinden.
Ne demişler; Gönül küsermiş sevdiğine. Ele niye versinler bilmeyeni bildiğine? Yaz arzuhalini bir söylesene.
En güzel sözler. Gönülden açar filizlenirler. Toprağını, suyunu, sevgisinden alırlar. Ne bilsin bilmeyenler?
Yetişir fidan en başından. Medet ummasa da toprağından,taşından. Beslenirde büyür yine dinmeyen gözyaşından.
Aldanma fani kullarız, özürler çoktu. Kabahatini bilmeyenin gönlü yoktu. Arama her şeyden çıkar, bitmez çoktu.
Eli cebinden büyüktü ne yaptı? Anlattığı şekerli şerbetli bardaktı. Gönül evi dediği dalları kurumuş çardaktı.
Gönül dedi kime elverdi? Gönül gözünde kendi bitti. Oturdu sohbet etti. Dün söylediğini bu gün nasılda unuttu?
Alıp başını gidecekti. Gitmeden önünde daha neler bitti? Yetmedi tikenleri güllere batırdı. Hikayesi de bitti.
Yazılanları tutan bir kağıttı. Kağıdı mürekkebi niye kuruttu? Kim kime ne okuttu? Okuyanda gün geldi unuttu.
Güven Gürbüz
18 Eylül 2024
Şebinkarahisar / Ankara