PS : " ŞEBİNKARAHİSAR TÜRKÜLERİ VE HALK OYUNLARI - 1 "

Av.Polat Sabuncu'nun Kaleminden

" ŞEBİNKARAHİSAR TÜRKÜLERİ VE HALK OYUNLARI - 1 "

1 – GİRİŞ:

Konumuz folklor ile ilgilidir. Batı kökenli folklor sözcüğünün Türkçesi halkbilim’dir. Halkbilim bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada da bir bireşime (senteze) vardırmayı amaçlayan bilim dalıdır. Halkbilim ya da folklor, yerleşim biçiminden halk mimarisine, mutfak ve beslenmeden halk ekonomisine; töreler, gelenek ve göreneklerden elişleri, giyim-kuşam ve süslenmeye; halk oyunları, halk tiyatrosu, halk müziği ve müzik araçlarından halk edebiyatı ve onun önemli bir bölümü olan halk türkülerine varıncaya kadar çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Bilmemiz ve övünç duymamız gerekir ki uygarlıklar beşiği güzeller güzeli yurdumuz, halkbilim ürünleri, özellikle oyun ve türküleri açısından dünyamızın en varsıl ülkeleri arasında, hatta başında yer alır.

Ülkemizde her alanda olduğu gibi halkbilim alanında da büyük atılımlar Cumhuriyet döneminde başlatılmıştır. Türk Halkbilgisi Derneği (1927), Folklor

Araştırmaları Kurumu (1955), Türk Folklor Kurumu (1966), Türk Dil Kurumu, Halkevleri ve Köy Enstitüleri,

Türk halkbilimine çok değerli katkılarda bulunmuşlardır.

Anılan kurumlar dışında halkbilim alanındaki bilimsel çalışmaları ve derlemeleriyle bu döneme damgasını vuran isimler Prof. Dr. Pertev Naili Boratav, Prof.Dr. İlhan Başgöz, Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek, Nihat Sami Banarlı, Abdulbaki Gölpınarlı ve Muzaffer Sarısözen olmuştur. Çağdaş Türkiye’nin ve Cumhuriyetimizin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün “hayatta musiki lazım mıdır?” sorusuna karşı dile getirdiği müzik anlayışını belirten şu sözleri çarpıcı güzelliktedir: “Hayatta musiki lazım değildir; çünkü hayat musikidir. Musiki ile alâkası olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzuu bahis olan hayat insan hayatı ise, musiki behemahal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir.”

2 – GENEL OLARAK HALK TÜRKÜLERİ VE OYUNLARI:

Halk türkülerimizin ve halk oyunlarımızın en belirgin özelliklerinden biri, yöresel nitelikli olmasıdır: Yurdun her yöresinin kendine özgü türkü ve oyunları vardır. Karadeniz, Orta Anadolu, Ege, Doğu-Güneydoğu, Rumeli, Akdeniz-Toroslar türkü ve oyunlarıyla farklı özellikler gösterir. Türkünün ezgisi kadar onun söyleniş biçemi de yöresel farklılaşmada önemli rol oynamaktadır. Halk oyunları da, çalgıları, giysileri,

oynanış biçim ve figürleriyle her yöreye özgü farklılıklar gösterirler.

Türk Halk Müziği ezgileri, yapıları bakımından uzun hava ve kırık hava olmak üzere ikiye ayrılır. Türkü sözleri, hece vezniyle yazılıp okunan halk şiirlerinden oluşur. Türkü dizeleri genellikle yedi, sekiz ve on bir heceliktir. Bağlantı eski deyimle nakarat da türkülerimizin çoğunda yer alan önemli bir türkü öğesidir. Türkünün bent olarak anılan ana öğesi bir, iki, üç ve dört dizelik olabilir. Türkülerin büyük çoğunluğu dört dizelik bentlerden kuruludur.

Koşar telden tele dökülür saza

Ben beni söylerim türkülerimde

Özlem çağıl çağıl aşk yığın yığın

Ben beni söylerim türkülerimde

Gâh Emrah olurum dert ile dolan

Gâh bir Köroğlu’yum dağlarda kalan

Seyrani, Sümmani, Karacaoğlan

Ben beni söylerim türkülerimde

Bu dörtlüklerde olduğu gibi, kendimizi söylemişiz türkülerle…Türküyle yatmış, türküyle kalkmış, onlarla yunmuş arınmışız. İnsanımızın duygu,

düşünce ve özlemlerinin dile gelme aracı olmuş türkülerimiz… Oyun ve türkülerimiz, halkımızın yaşam savaşımının dile ve tele yansımasını sağlayan aynadır. Bu nedenledir ki yurdum insanı, düğününü, kınasını, kara gününü, yakınmasını, mizahını, kahramanlığını, ille de aşkını, gurbetini, sevgilisine sitemini türkü ve oyunlarıyla dile getirmeye çalışmış; milletimizin gönül bahçesinin çok renkli gülleri onlarla oluşmuş… Halkımız türküleriyle, hem ağlamış hem gülmüş, dertlilere deva, umarsızlara dayanma ve direnme gücü kazandırmış…

Halk müziği ve oyunlarımızla ilgili bu kısa açıklamamızı bağlarken, halkbilim alanındaki çalışma ve olumlu gelişmelerin, Cumhuriyet ve aydınlanma devrimimizin amaçladığı ulus bilincinin ve ulusal birlik ve bütünlüğümüzün oluşumunda çok önemli katkısı olduğunu da unutmamalıyız.

04.02.2020

-DEVAMI VAR-"