PS : " 'BİRLİK VE BERABERLİK' ÜZERİNE (*) "

'NOSTALJİ'DEN KALAN YAZILAR

Av.Polat Sabuncu'nun Kaleminden

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ...

"BİRLİK VE BERABERLİK" ÜZERİNE (*)

POLAT SABUNCU

"Ulusal ve yöresel sorunlarımızın çözümünde "birlik ve beraberlik" istemi sık sık dile getirilir. Bilerek bilmeyerek kötüye de kullanılan önemli bir kavram bu "birlik ve beraberlik"... Bu kavramı biraz açıp irdelemek gerekir sanıyorum.

Halkımızdan "birlik ve beraberlik" isterken, farklı, hatta birbirine zıt düşünce ve kültürleri temsil eden kesimlerin, belirli bir konuda ortak tavır almaları, ortak eylemde bulunmaları gündeme gelir. Demokratik bir toplumda sınıfsal, etnik, dinsel vb. farklılıklardan kaynaklanan değişik düşünce ve kültür yapılanmalarının varlığı doğaldır. Toplumsal gelişme süreci içinde, bu ayrımlanmalardan doğan tartışmalar, kümelenmeler, örgütler arası mücadeleler olağan karşılanmalıdır.

Ancak her toplumun, her ulusun kuruluş felsefesine uygun olarak saptanmış, tüm bireylerin uymak zorunda olduğu "temel ilkeler" vardır. Ulus devlet yapılanması içinde yurttaşların "temel ilkeler"de bütünleşmesini, "ulusal ortak hedef"e topyekûn yönelmesini sağlamak, devletin de, yönetenlerin de, dahası tüm bireylerin de ortak sorumluluğudur. Halkın tartışmasız kabullenmesi gereken asgari müşterekleri belirlemek ve bunlar üzerinde "toplumsal uzlaşma"yı sağlamak, başta yönetenler olmak üzere hepimize düşen yurttaşlık görevidir.

Peki nedir bu "asgari müşterekler"? Halkımızın "birlik ve beraberlik"le kabul etmesi zorunlu "temel ilkeler" nelerdir ?

Bunların başında ulusal bütünlüğümüz, "üniter devlet" yapımız gelir. Tarihin kaydettiği ilk "ulusal kurtuluş savaşı" sonucunda kurulan, sınırları Misak-ı Milli ile çizilen Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü korumak ve sürdürmek, bölücü eylemlere karşı kesin tavır almak her yurtseverin vatan borcudur.

Tartışmasız kabul etmek zorunda olduğumuz "temel ilkeler", Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde belirlenen devletin temel nitelikleridir. Bu madde, değiştirilmesi teklif bile olunamayacak biçimde devletimizin niteliklerini "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" olarak tanımlamıştır. Ulusal ortak hedefimiz ise Cumhuriyetimizin Kurucusu tarafından "çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak" biçiminde belirlenmiştir.

İşte her şeyden önce "birlik ve beraberlik", ülkemizin "bölünmez bütünlüğü" ve çağdaş bir yaşam biçimi olan "laik"liğin, "demokratik sosyal hukuk devleti"nin toplumun tüm katmanlarınca benimsenip savunulmasında gereklidir.

Ulusların eşitlik ve kardeşliğini, "mazlum milletler"in sömürgenlere karşı birlik ve dayanışmasını, "yurtta ve dünyada barış"ı öngören Atatürk Milliyetçiliği ile asla bağdaşmayan "Türk-İslam Sentezi" ya da Şeriat'a dayalı "İslam Devleti" arayışları ve bu doğrultudaki yaygın örgütlenmeler, "demokratik, laik hukuk devleti" ilkesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasal rejimine açıkça ters düşmektedir.

Öyle ise öncelikle ülkemizin "bütünlüğü", "demokratik, laik, sosyal devlet" ve "hukukun üstünlüğü" temelinde "birlik ve beraberlik" sağlamaya çalışmalıyız. Böyle bir bütünleşmeyi ilçemizde ve yurdumuzda gerçekleştirmeden oluşturduğumuzu sandığımız yapay "birlik ve beraberlik"ler, hangi konuda olursa olsun gerçek bir yarar sağlayamaz, halkımızın derdine derman olamaz.

(*) Bu yazı, YENİ ŞEBİNKARAHİSAR'ın 19 Eylül 2000 gün ve 2760 sayısında yayınlanmıştır.

25 Temmuz 2012

Polat Sabuncu

www.sebinmedya.com

Yazarı"